Bizim kamu maliyesinin bir kötü tarafı da akıllarına gelen ilk çözümün en iyi çözüm olduğuna inanmalarıdır. Ayrıca karar verirken içinde bulundukları günün ihtiyaçlarına göre karar alıp ileriki günleri düşünmemeleri de bir başka problemdir.
Bize göre , bir hatayı düzeltirken başka ve daha büyük bir hataya sebep olmaları devamlılık arz eden arızalarından biridir.
Bildiğiniz gibi konut satışlarında bu güne kadar iki oran uygulanmakta idi
a) 150 m2 den küçük konutlarda %1 KDV
b) 150 m2 den büyük konutlarda %18 KDV
İki tip konut arasında ani ve çok yüksek bir oran değişikliği vardı. Bazen 1 m2 yüzünden vergi oranı %17 artıyor ve büyük haksızlıklara sebep oluyordu. Bu sorunun çözümü için muhtelif yollar önerildi. Mesela konut satışlarında ilk 150 m2 için % 1 ve fazlası için %18 veya üç kademeli tarife veya tamamının %8 e tabi olması gibi. Ancak maliye yöneticileri bu fikirlere itibar etmedi ve aniden değer esasına göre KDV çözümünü dayattılar.
Şimdi kendi kafalarına göre bir değer sınırı çizecekler ve altında kalan satışlardan %1 üstüne çıkanlardan %18 KDV alacaklar.
Hemen aklımıza bazı sorular geliyor.
1- Değer tespitinde hangi kriteri esas alacaksınız? Mesela İstanbul konut piyasasını mı? Yoksa Konya’yı mı? Çünkü aynı büyüklük ve kalitede yapılan iki inşaat Konya da 150.000TL e satılırken İstanbul’da merkezde 1.000.000.-, Beylik Düzü’nde 200.000TL ye satılıyor. Aradaki değer farkı tamamen talep fazlalığından kaynaklanıyor. İşi Şişli de olan bir aile işe yakın bir ev almak isterse zaten büyük ve hatta fahiş bir bedel ödemenin yanı sıra bir de devlete fahiş oranlı vergi ödeyecek. Vergi oranı sabit olsa bile mesela %8. Konya da daire alan aile 12.000 TL KDV öderken , Beylik Düzünde daire alan aile 16.000TL şişli de alan aile 80.000TL ödeyecekti. Bu dahi yeterli bir vergi yükü iken bir de Şişli de daire alan aileden 180.000 TL isterseniz, çok büyük bir haksızlık olur. Talep fazlalığı insanların kontrol edebilecekleri bir veri değildir.
2- Değer artışlarını yıllık bazda hangi kritere bağlayacaksınız? Tefe – tüfe esasına mı? Yoksa inşaat malzeme artışları oranına mı? İki kriter çok farkederse hatayı nasıl düzelteceksiniz? İnşaat fiyatları çoğu zaman yıllık enflasyon verilerinin üstünde artar. Çünkü nüfus artışı ve şehre göç olgusu bu fazla artışı tetikler. Eğer yıllık matrah artışını tefe oranına bağlarsanız zaman içinde insanları daha da zora sokan bir tablo yaratırsınız.
3- Satış fiyatlarında meydana gelecek kaçağı nasıl önleyeceksiniz? Bulduğunuz yol bütün müteahhitler için vergi kaçırmayı çok karlı hale getiriyor. Zaten bu yolda büyük bir kaçak varken bu hatayı niçin bir de KDV oranları ile niçin tahrik ediyorsunuz?
Belki aklımıza pek çok soru gelebilir ama bu ilk 3 soru dahi işin ne kadar yanlış bir yolda olduğunu göstermesi açısından yeterlidir.
Bize göre işin doğrusu daha düz ve basit bir yolla sorunu çözmekten geçer. Bunun iki yolu vardır.
a) Tek bir oran uygularsınız. Mesela % 8 gibi. Bu oran zaten satın alınan inşaat malzemelerinin, üstünde biriken KDV oranına yakındır. Ucuz satılan konuttan az pahalı satılan konuttan çok KDV alırsınız. İnşaat işlerindeki KDV iade işlemleri de ya çok azalır ya da kalkar.
b) Konut satışından KDV almazsınız ama yüklenen KDV yi de indirme hakkını kaldırırsınız. Yani inşaat işinde yüklenen KDV işin maliyetine intikal eder ve nihai vergi olur. Pahalı ve büyük bir inşaat yaparsanız doğal olarak çok ve pahalı malzeme alır çok KDV ödersiniz. Ucuz iş yaparsanız az KDV ödersiniz.
Üstelik vergi matrahının daha doğru ve sağlıklı tespiti için bazı yasal değişiklikler yapmak gerekebilir. Mesela satılan gayrimenkullerde ilerde meydana çıkabilecek hata ve yasal sorunlar için satıcının sorumluluğu ve bu sorumluluğun binanın beyan edilen değerine bağlı olarak tazmini gibi. Böyle bir hüküm, gayrimenkul satın alan kişileri daha doğru bedel beyanına teşvik edebilir. Hatta bu işi teşvik etmek için tapu harçlarını nispi ve yüksek oranda almak yerine ne alırsan al maktu 500.- TL veya 1000 TL gibi bir tarifeye de bağlayabilirsiniz. Veya metropollerde 1.000 TL, diğerlerinde 500 TL gibi. Konut alırken ödenecek tapu harcı değişmeyeceği için alıcı doğru bedeli beyan etmeyi tercih edecek ve satıcıyı zorlayacaktır. Türkiye çapında inşaat sektöründe hizmet vererek büyük bir bölümünün zaten kayıt dışı çalıştığı bilinmektedir.
Bütün bu açıklamalarımızın ışığında Maliye İdaresi’nin daha adil ve geçerli çözüm yolları bulacağını ümit ediyoruz.
Orhan İyiler