Yazar: Y.M.M. Orhan İYİLER
Medeni ülkelerde geçerli olan adil vergiler ile medeni olamayan ülkelerde geçerli olan gayri adil vergileri birbirinden ayırmak için ben 2. Tür vergilere “ utanılacak vergiler “ adını verdim. Utanılacak vergilerin devlet gelirlerinin ağırlığını teşkil ettiği ülkelere de utanılacak ülkeler demek gerekir.
Çağdaş Vergilerin başında gelir üzerinden alınan vergiler gelir. Gelir kişisel veya kurumsal olabilir. Kurumsal vergiler de aynen kişisel gelir vergileri gibi en alt tarifeden başlar. Örneğin ülkemizde gelir vergisi alt dilimi % 15 oranında vergiye tabiyse Kurumlar Vergisi de %15 olur. Kar dağıtılınca ortaklar normal tarifeye göre vergi öderler ve önceden ödenmiş olan Kurumlar Vergisi mahsup edilir. Yani Kurumlar Vergisi, ekstra vergi olarak uygulanmaz. Her ikisi de gelir üzerinden alınan vergiler grubuna girer ve kendi içlerinde mükerrerlik yaratmazlar. Daha doğrusu yaratmamaları gerekir. Bazı ülkelerde kurumlar vergisi de gelir vergisi gibi müterakki tarife üzerinden alınır ve kar dağıtımında ayrıca gelir vergisi alınmaz. Ülkemizde uzun zamandır geçerli olan bu utanılacak durum neyse ki önceki Maliye Bakanı zamanında giderilmeye çalışıldı.
Utanılacak vergiler listesinde 2. Sırayı sağlık, adalet ve eğitim harcamaları üzerinden alınan KDV almaktadır. Düşünün adam canından oluyor. Acil muayene ve müdahale gerekiyor. Doktor parasını zor buluyor bir de üstüne %8 KDV ödüyor. Hakkı yenmiş , işten atılmış dava açacak, avukat tutmak istiyor, harç yatırmak için borç alıyor ama avukat ücreti üzerinden %18 KDV ödeyecek. Aynı ayıp özel okul harcamalarında. Devlet vatandaşına, çocuğunu öğretmen bulunmayan devlet okullarına yolla diyor. Peki lise ve üniversite kurslarına ne demeli? Üstelik yıllık beyanname verenlerin %10 luk indirim hakkı dışında diğerlerinin ödedikleri bu ücretleri ve üstüne ödedikleri KDV yi herhangi bir biçimde indirme hakları da yok. Yanı bu paraları vergisi ödenmiş gelirlerinden karşılıyorlar. Sonuçta hiç kimse makbuz ve fatura almıyor ve ülkenin en düşük gelir beyanı bu meslek gruplarından çıkıyor.
Geçen makalemizde Damga Vergisinden bahsetmiştik. Onun için dünyada bir emsali olmayan bu garip vergi hakkında fazla söze gerek yok. Sırf o vergi yüzünden insanlar belge düzeninden kaçıyor ve yaptıkları hatalar mahkeme salonlarında sonlanıyor.
Tahsilatı kamu gelirleri arasında kaynayan deprem vergilerine ne demeli. Deprem geçeli 11 yıl oldu, vergisi geçmedi. Hadi toplanan para vatandaşın deprem korkusuna çare olsa o da iyi, ama nerde. Aynı çürük binalar, aynı risk. İstanbul da milyonlarca kişinin ikamet ettiği bazı bölgelerde insanların deprem sırasında kaçabilecekleri bir metre kare park alanı yok. Koskoca Mecidiyeköy de insanların çocuklarını götürebilecekleri, yaşlıların akşamüstü arkadaşlarıyla dolaşıp hava alabilecekleri tek bir ağaç gölgesi yok ama Likör Fabrikası ile Ali Sami Yen stadını sırf rant uğruna iş merkezi yapıyorlar. Artık insanlar deprem sırasında gece yarısı iş merkezine kaçarlar.
Akaryakıt, sigara ve alkollü içkilerden burada hiç bahsetmek istemiyorum. Sonuçta zorlaya zorlaya sigara, içki ve akaryakıt kaçakçılığını hortlattılar.
Gelelim Yurt Dışı Çıkış Harcı’na. Adana’dan gelip bağlantılı Almanya’ya uçmak istiyorsun, rötar var Yeşilköy’e inmişsin zar zor Almanya uçağına binmek istiyorsun yolunu pasaport kontrolda kesiyorlar. Neymiş 15 TL harç ödemeyi unutmuşsun. Telaş içinde harç ödemek için koşuştur. Şansın varsa uçarsın. Zaten 1 TL maliyetli pasaport için abuk sabuk bir harç alıyorsun , yurt dışı harcına ne gerek var. Bu devirde seyahat eden insana niçin düşman gözüyle bakıyorsun. Dünyada var mı bir örneği? Bu harç da deprem fırsatıyla Türk Halkına kapak oldu.
TRT Bandrol ücreti nedir biliyor musunuz? Maalesef aldığınız pilli radyo dahil bütün yayın alan cihazların satış bedeli içinde TRT Bandrol ücreti var. O cihazın ithal parçaları üzerinden ödenen gümrük vergilerine ek olarak satışında da KDV, ÖTV ve TRT bandrol ücreti ödersiniz. Yani aldığınız cihazın bedelinin yarıdan fazlası dolaylı vergilerden oluşur. Niçin TRT bilinmez. Bu ülkedeki yayın kapasitesinin %10 unu TRT teşkil eder ama vergisi vardır. Bu vergi hayatında hiç TRT dinlemesen bile vardır. Biz bu verginin de dünyada bir benzerini bulamadık.
Neyse ki Motorlu Kara Taşıtları Vergisinin deniz taşıtlarına dair bölümünü iptal ettiler. Tabi iş işten geçtikten sonra. Türkiye kıyılarında dolaşan 6 metrelik motorcukların bile arkasına Amerikan Bayrağı taktırdılar. Türk Bayrağına geçiş süresini niçin kısa bir zaman ile sınırlandırdıkları anlamak mümkün değil. Bence yat sahipleri istedikleri zaman Türk Bayrağına geçebilmeli. Mevcut uygulama “bu devlet bize kazık atar” korkusuna sebep oldu. Haksız da değiller, geçmişte örnekleri çok oldu.
Tapu harçlarına gelince, hem müteahhitleri vergilendirmek isteyeceksin hem de sattığı daire üzerinden %3 civarında harç alacaksın. Bu harç ne olursa olsun alıcının cebinden çıkıyor. İnsanlar zar zor denkleştirdikleri ev parasının üstüne niçin %3 harç ödesin. Evin bedelini gider mi yazdırıyorsun? Bence bu devletin amacı Gelir Vergisi almak değil, sadece gelir vergisi geyiği yapmak.
Bu arada hatırlatmak isterim ki Maliye Bakanlığına bağlı denetim kurumlarının yayınladıkları yıllık kaçakçılık verilerinin hiç biri doğru değildir. O raporların % 80 i yargı
mercileri tarafından reddedilmektedir. O istatistikler Maliye’nin vergi mükelleflerine yaptığı haksız uygulamanın delilidir.